yandexmetrikacounter
Ortadoğu’nun Yeni Dizisi | Çanakkale Olay
Cüneyt Özkurnaz

cuneyt66@gmail.com

Ortadoğu’nun Yeni Dizisi

İran-İsrail Çatışması ve Türkiye’nin “Ne Alaka?” Serüveni

111

Merhaba dostlar...

Ortadoğu’nun bitmeyen aksiyon filmi bir kez daha sahne alıyor, bu sefer başrollerde İran, İsrail ve sürpriz konuk yıldız ABD var. Türkiye mi? Biz ise bu filmin hem seyircisi, hem figüranı, hem de “yahu bu sahne niye böyle yazılmış?” diye senariste veryansın eden yönetmeni konumundayız. Hadi gelin, İran-İsrail çatışmasının ve ABD’nin İran’a müdahalesinin Türkiye’ye etkilerini, biraz mizah sosuyla masaya yatıralım. Öncelikle, şu sahneyi bir canlandıralım: İsrail 13 Haziran 2025’te İran’ın nükleer tesislerine dalıyor, füze üslerini vuruyor, üstüne bir de Devrim Muhafızları’nın birkaç kilit ismini “hediye paketi” yapıyor. İran da boş durmuyor tabii, balistik füzelerle Tel Aviv’e “selam” gönderiyor. Tam bu kaosun ortasında, ABD sahneye giriyor ve B-2 bombardıman uçaklarıyla İran’ın Fordow, Natanz ve İsfahan tesislerine “yıldızlı” bir ziyarette bulunuyor. Peki, bu Hollywood prodüksiyonunun Türkiye’ye yansıması ne? Hadi, madde madde gidelim, ama lütfen kahvenizi püskürtmeden okuyun:

1. Enerji Fiyatları: “Doğalgaz Faturası mı, İpotek mi?”

Türkiye, İran’dan her yıl yaklaşık 10 milyar metreküp doğalgaz ithal ediyor. Bu, toplam tüketimimizin %15’i demek. Şimdi, İran’ın tesisleri vuruldu, Hürmüz Boğazı’nda tansiyon yükseldi, petrol fiyatları bir anda “uzaya yolculuk” moduna geçti, ne hikmetse bir anda dizlerinin bağı çözüldü ve olduğu yere çöktü kaldı. Yine de kazara yeniden yükselişe geçerse Brent petrol varil başına 150 doları görür, bizim memlekette doğalgaz faturası da “bir ev alırım bu paraya” seviyesine ulaşır. Haliyle, vatandaş sobayı yakarken “acaba odun mu toplasak?” diye düşünmeye başlar. Şaka bir yana, enerji güvenliği artık ulusal güvenlik meselesi. Türkiye, Türkmenistan gazı için İran’ı bypass edecek yollar arasa da, bu kısa vadede “hadi bi sihirli değnek bulalım” kadar gerçekçi.

2. Göçmen Konvoyları: “Nuh’un Gemisi 2.0”

İran’daki kaos, Tahran’dan kaçanların rotasını Türkiye’ye çevirmiş durumda. Sosyal medyada, İranlıların Türkiye sınırına konvoylarla geldiği yazılıyor. Ülke adeta Nuh’un Gemisi’ne dönmüş: Suriyeliler, Afganlar, şimdi de İranlılar. Van’daki esnaf “menüye Farsça çeviri ekleyelim mi?” diye düşünürken, sınır kapılarında “hoş geldiniz” tabelası asacak yer kalmadı. Göçmen meselesi zaten hassas bir konu, bir de üstüne bu akın eklenirse, hükümet “yeni bir mülteci politikası” yazmak için gece mesaisine kalabilir.

3. Jeopolitik Dans Pisti: “Türkiye, Ortadoğu’nun hakimi mi, hakemi mi?”

İran’ın zayıflaması, Türkiye’nin bölgesel ağırlığını artırabilir. Direniş Ekseni’nin kolları kırılırken, Türkiye “ben bu oyunda başrol oynarım” deme şansını yakalıyor. Ama bu, aynı zamanda ince bir ipte cambazlık yapmak demek. ABD ve İsrail’le ilişkiler bir yanda, Rusya ve Çin’le dengeler öte yanda. Üstüne, TBMM’nin İsrail’i kınayan tezkeresi var. Türkiye, bir yandan “İsrail’in saldırıları hukuksuz” derken, öte yandan NATO’nun ikinci büyük ordusu olarak “acaba bu iş nereye gider?” diye düşünüyor. Mizahi açıdan bakarsak, Türkiye bu çatışmada hem hakem, hem taraftar, hem de “maçı iptal etsek mi?” diye soran teknik direktör.

4. Ekonomik Sallantı: “Borsa Düşer, Lahmacun Yükselir”

İran-İsrail savaşının başlamasıyla Türk borsası, sanki biri “sat” butonuna yanlışlıkla basmış gibi çakıldı. Dolar bi ara fırladı, altın “beni al, beni al” diye bağırıyor. Hürmüz Boğazı’nda bir kriz, küresel tedarik zincirlerini vurur, enflasyon zaten roket gibi. Vatandaş, markete giderken “acaba yumurtaya zam geldi mi?” yerine “yumurta kaldı mı?” diye soracak. Esnaf, “İran’a ihracat yapardık, şimdi ne satacağız?” derken, lahmacun fiyatları “fine dining” restoran seviyesine ulaşabilir. Şaka değil, bu kaos ortamında cari açık büyür, ekonomi “biraz sakin ol” diye yalvarır. Piyasaların şu süreçteki tepkisizliği pek hayra alâmet değil bence...

5. Sosyal Medya ve Komplo Teorileri: “İncirlik Kapatılsın, Uzaylılar Gelsin!”

Sosyal medyada, çatışmanın Türkiye’ye etkileriyle ilgili her kafadan bir ses çıkıyor. Kimi “İran düşerse sıra bizde!” diyor, kimi “İncirlik Üssü kapatılsın, ABD defolsun!” naraları atıyor. Bir başkası, “savaş Türkiye’ye zaman kazandırdı, İran füzeleri bitti” diye analiz kasıyor. Komplo teorisyenleri ise “asıl bu işin arkasında uzaylılar var” noktasına gelmiş durumda. Mizah burada devreye giriyor: Türkiye’de her uluslararası kriz, bir anda “bize ne olacak?” paniğine dönüşüyor, ama sonunda herkes çayını yudumlayıp, “nasılsa bir yolunu buluruz” moduna geçiyor.

Sonuç: Türkiye’nin “Survivor” Macerası

İran-İsrail çatışması ve ABD’nin müdahalesi, Türkiye’yi bir kez daha Ortadoğu’nun “Survivor” adasına çevirdi. Enerji krizi, göç dalgası, ekonomik sarsıntı ve jeopolitik manevralar bir yanda; “biz bu filmi daha önce izlemedik mi?” hissi öte yanda. Türkiye, bu kaosta hem fırsatları kovalayacak, hem de riskleri savuşturacak. Belki de en büyük avantajımız, her krizde “bir şekilde yolunu bulma” yeteneğimiz. Hadi, şimdi televizyonu kapatalım, çay koyup bu filmin sonunu bekleyelim. Ama lütfen, faturaları ödemeyi unutmayalım!