yandexmetrikacounter
ANADOLU OZANI SADIK GÜRBÜZ İLE HOMEROS OKUM | Çanakkale Olay
Doç. Dr. Olcay Uçak

olucak@gmail.com

ANADOLU OZANI SADIK GÜRBÜZ İLE HOMEROS OKUMASI

Tarihin en çok okunan eseri Homeros’un İlyada’sı, sevgiyi, bağlılığı ve barışı yüceltirken aynı anda savaşı, ihaneti ve vahşeti de içeren, insanı tüm doğallığı içinde yansıtan ölümsüz bir eser. Homeros’un binlerce yıllık eseri İlyada, her yıl Bozcaada Ozanın Günlüğü Homeros Okuması etkinliklerinde şairler, sanatçılar, bilim insanları ve dinleyicileriyle paylaşılıyor.

Yüz Yüze
154

Homeros’u ölümsüz eseri İlyada ile günümüze taşıyan Ozanın Günü etkinliği Prof. Dr. Haluk Şahin öncülüğünde her yıl ağustos ayının ilk hafta sonu okunmaya devam ediyor. Bu yıl 24. kez düzenlenen etkinlikte İlyada’yı Sadık Gürbüz sazıyla, sözüyle yeniden canlandırdı. Ayrıca 2025 yılı etkinliğinde yılın ozanı Cevat Çapan’ı Leyla Çapan anlatırken, Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, Nezih Başgelen, Yusuke Miyake, Levent Yılmaz ve Troya tiyatro grubu diğer konukları arasındaydı. Etkinliğin Japonca şiirlerini ise şair ve çevirmen Nurduran Duman Türkçe olarak dinleyicilere aktardı.

6411_wuciwug_e42ef1f8_anadolu-ozani-s.jpeg

Açılış konuşmasını Haluk Şahin’in yaptığı etkinliğin birinci günü Rüstem Aslan, Nezih Başgelen ve Yusuke Miyake’nin konuşmalarıyla tamamlanırken ikinci gün etkinliğiyse Troya’nın ardındaki tepelerden doğan güneş eşliğinde, “gül parmaklı şafak” zamanı, Sadık Gürbüz’ün sazı ile başladı. Homeros’u sazı ve sözüyle yorumlayan Ozan’ı İlyada’dan bölümler okuyan sanatçılar izledi. Yönetmenliğini ve oyun yazarlığını Yusuf Ay’ın yaptığı, Çanakkale tiyatro grubunun “Mitos’un Çocukları Troyalılar” oyunu ile devam eden etkinlik, Japon şair Yusuke Miyake’nin şiirleriyle Bozcaada Itırlı Bahçe’de tamamlandı.

Haluk Şahin, her şeyin karşı kıyılarda rüzgârlı Ilium’da yani Troya’da başladığını söylerek söze girdi. “Homeros’un İlyada’sı dünyada Adem ile Havva hikâyesinden sonra en iyi bilinen hikâye. Bu hikâye burada geçiyor. O rüzgâr ikide birde hatırlatıyor, rüzgârlı Ilium, rüzgârlı Ilium. Şükrediyoruz, iyi ki rüzgârlı Ilium. Bu türden sürekliliklerin, hatırlatılması, yaşanması edebiyat ile mümkün oluyor. O yüzden iyi ki başlamışız. Kolay değil, güneş doğmadan, altıya çeyrek kala 24. kez insanların burada toplanması kolay değil. Biz bunu ısrarla yaptık, katılan insanların sayısı da zaman içinde arttı. Cevat Çapan dostum en büyük destekçimiz, ayrıca Osman Korfmann’ı 2005 yılında kaybettik, tam 20 yıl önce, onu sevgiyle, saygıyla anıyoruz, ama bize Rüstem’i (Aslan) emanet bıraktı. Kendisi onun asistanı ve halen Troya Kazı Başkanı’dır. Türkiye’de arkeoloji konusuna, bu meselelere hep kafa yormuştur, süreklilikle. Bu yıl hangi sürekliliğe bakalım dedik ve saz şairi, halk ozanı, nereden geliyorlar, ne zamandan beri varlar, hangi ihtiyacı karşılıyorlar, ona bakalım dedik. Onları hatırlatan, görsel olarak da hatırlatan Sadık Gürbüz ile devam edelim dedik.”

Haluk hoca neden destanlara ihtiyacımız olduğunu ise şu sözleriyle açıklıyor: “Destanlara ihtiyacımız var, onlar oradan buradan derlenerek bütün toprakları bezemişler. Kavimler, kültürler değişmiş ama destanlarda çok fazla bir değişiklik yok. Homeros’un söylediğinin bir çeşidini Köroğlu söylemiyor mu? Mert dayanır, namert kaçar, meydan gümbür gümbür gümbürlenir. Okuyun İlyada’yı benzer sahneler çıkıyor karşınıza, onu söylemek, hatırlatmak istiyoruz. Bu süreklilik ne ifade ediyor ve günümüz şiiri ile ne gibi bağlantıları var, günümüz şiirleri ile ona bakacağız.”

Rüstem Aslan ise son kitabı Homeros hakkında bilgi vererek kitaptan alıntalar ile konuşmasını tamamladı: “Yaklaşık 40 yıldır Homeros ve Troya çalışmaları yapıyorum. Bu konuda 10 bin den fazla makale ve çalışma var. Bu devamlılık içinde bir sürü şey yaşadım, bir sürü şey hissettim kazılardaki buluntularda, İlyada’yı tekrar tekrar dönerek okuduk ve çok uğraştık. Kendi ana dilimde Homeros ile ilgili bir kitabım olsun istedim. Okyanusta bir damla bile değil bu Homeros kitabı, buradaki okumaya yetişmesi için çok çaba sarf ettim ve yetişti. Aslında, kitapta şair, ozan nedir, İlyada eseri içinde bunlarla ilgili bilgiler var mı, İlyada Türk şiirini, romanını nasıl etkilemiş, diğer alanları nasıl etkilemiş, Türk şiirinden örneklerle, elimden geldiğince anlatmaya çalıştım.”

6411_wuciwug_cb0f35e9_anadolu-ozani-s.jpeg

İlyada ve Odysseia’nın MÖ 8. yüzyılda Homeros tarafından yazıya geçirildiği; on yıl süren Troya Savaşı’nın son 51 gününün anlatıldığı, 24 farklı kitaba (bölüme) ayrılan ve 15.693 dizeden oluşan İlyada Destanı’nın MÖ 730’larda yazılı hale getirildiği; Troya’ya saldıran Akhalı savaşçıların on yıl süren yurtlarına geri dönüşlerinin anlatıldığı Odysseia’nın ise yaklaşık 20 yıl sonra yazıya geçirildiği kabul edilmektedir.

İlyada Destanı olayların ortasından; “Söyle, tanrıça, Peleuseoğlu Akhilleus’un öfkesini söyle.” cümlesiyle başlar ve devam eder: “Acı üstüne acıyı Akhalara o kahreden öfke getirdi, ulu canlarını Hades’e attı nice yiğitlerin, gövdelerini yem yaptı kurda kuşa. Buyruğu yerine geliyordu Zeus’un, ilk açıldığı günden beri araları erlerin başbuğu Atreusoğlu’yla tanrısal Akhilleus’un.”

İlyada gibi Odysseia’da da ilk dizeler, savaştan sonra Troya’yı yerle bir eden Akhaların başından geçenleri anlatmaya olayların ortasından başlar: “Anlat bana, tanrıça, bin bir düzenli yaman adamı, kutsal Troya’yı yerle bir etmişti hani, sonra sürünmüş durmuştu oradan oraya, ne çok yerler görmüş, ne çok insan tanımıştı, ne çok acı çekmişti denizlerde yüreği, kurtarayım derken canını, yoldaşlarına dönüş yolunu açayım derken…Ama gene de kurtaramadı onları bir türlü taşkınlıkları yüzünden hepsi yok oldu, Güneş Tanrı’nın sığırlarını yemiş, budalalar, yücelerin oğlu da kapatmış onların dönüş yolunu.”

Homeros destanlarında dil kullanım özellikleri bakımından dikkat çeken ilk özellik aynı biçimdeki birçok dize gruplarının sürekli tekrarlanmasıdır. Neredeyse dizelerin üçte biri bu tekrarlamalardan meydana gelmekte ve destanı okuyan kişiye kolaylık sağlamaktadır. Örneğin: Odysseuss, çok akıllı, kurnaz; Akhilleus, ayağıtez; Hektor, parıldayan miğferli; Olympos, büyük; İlios, rüzgârlı; Agamemnon, halkların çobanı; her gün doğan şafak ise gül parmaklıdır. Anlatımda sıfatlar duruma uysa da uymasa da aynı kalır, değişmez. Gemi her zaman tez gidendir, gökyüzü ise her zaman yıldızlı.

Ozan Homeros ile ilgili farklı iddialar olmakla birlikte, genel kanıya göre; İzmir’li (Smyrna) olduğu ve kör olduğu kabul görmektedir. Körlerin, özellikle de halk ozanlarının çok geniş ve derin bir hafızaya sahip oldukları kabul edilirken, İlyada’da sözü geçen Phaikların ozanı Demodokos’un da kör olduğu bilgisi vardır. Aşık Veysel de, bu toprakların yetiştirdiği ve sahiplendiği ünlü halk ozanımız, binlerce yıllık geleneğin en yakın örneklerini hafızalarımıza yerleştirmiş; adeta sözünü ve sazını Sadık Gürbüz kuşağına emanet etmiştir.

Ünlü yazarımız Yaşar Kemal ise Anadolu’da yaşayan epik geleneği Homeros’a kadar götürüp şahit olduğu, Çukuova’da ezberden iki gün destanlar okuyan ozanlardan bahseder. Umarız Atina’da okullarda ders kitabı olarak okutulan Homeros’un Anadolu topraklarından, Troya’dan doğan ve tüm dünyaca okunan destanları bir gün ülkemiz okullarında da yazılı kaynak olarak hatırlanır.

Kaynaklar:

Rüstem Aslan; Homeros’tan Günümüze Troya, Troya, Troya Tarihi Milli Parkı ve Arkeoköy Gezi Rehberiyle Birlikte, 2024 (2.Baskı), Heyamola Yayınları, İstanbul.

Rüstem Aslan; Homeros, Yeni Başlayanlar İçin, 2025, Doğan Kitap, İstanbul.

Fotoğraflar: İHA