yandexmetrikacounter
MÜBADELE; 102. YILINDA, NEDİR? NE DEĞİLDİR? | Çanakkale Olay

MÜBADELE; 102. YILINDA, NEDİR? NE DEĞİLDİR? (2)

Tarihten Bir Yaprak...
343

EMVALİ METRUKE

“Terk edilmiş mal” demektir. Bozulan Yunan ordusu panik halinde kaçarken onu ardından sivil Rumlar, onun ardından Türk ordusu, onun ardından da, Rumların terk ettikleri malları “yağmalamaya” bu mallara “çökmeye” gelen Anadolu’nun “gözü açık” evlatları geliyordu.

Üç buçuk yıllık Yunan işgalinden sonra bir anda yok olmaları sistemin bozulması ve otorite boşluğu da yaratmıştı. Hukuksal ve siyasal otorite kurmak zaman alacaktı.

Rumlar Anadolu’dan ayrıldıkları gün “Emvali Metruke”lere el koyma ve “çökme” başlamıştı. Daha mübadele başlamadan, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, ticarethane, dükkân ve konaklar o yörenin eşrafı tarafından paylaşılmış, yeni devletin memuruna, subayına, ileri gelen devlet adamlarına, çeşitli yollarla hediye olarak verildiği, ya da rüşvet yoluyla satıldığı görülmüştür.

Haksız sahiplenmeler, o bölgenin eşrafı ve “güçlü”leri tarafından istedikleri mala el konmuştur. Otorite boşluğunda “Güçlü”lerin otoritesi, otorite boşluğunu doldurmuştur. “YAĞMA” ve “TALAN”ın “KAYMAĞINI” “GÜÇLÜ”ler yemiştir.

Selanik ve diğer limanlarda kendilerini götürecek gemiyi bekleyen insanlar aç, susuz, barınaksız, yağmur ve karın altında, hastalık ve ölümle pençeleşip pislik içerisinde sefil bir yaşam sürerken, “Emvali Metruke” paylaşımı bitmişti bile.

“Emvali Metruke”den bir pay kaparım diye, İzmir’e gelen “GÖZÜ AÇIK” Anadolu evlatlarının sayısı 200.000 bulmuştu. Evlerden taşıdıkları eşyalar, evlerin kiremitleri, ev çatılarından çıkan kurşun, ahşap kapı ve pencere, evlerin taşları, mermerleri kireç ocaklarında kullanılmıştır. Kilise, manastır, türbe, tekkelerin içleri define avcıları tarafından kazılarak soyulmuştur, para edenler satılmıştır. “GÖZÜ AÇIK” evlatları “GÜÇLÜ”lerin paylaşmaya değer bulmadıklarını paylaşmışlardır. “GÜÇLÜ”ler güçlerine “GÜÇ” katmışlardır.

MÜBADELEYE NASIL KARAR VERİLDİ..?

Kurtuluş Savaşı’nın sonucunda “SEVR”in hükümsüz kaldığını kavrayan İtilaf Devletleri barışı sağlamak ve kalıcı kılmak için, siyasi çözüm amacıyla LOZAN’da 20 Kasım 1922 bir konferans düzenler. Anadolu’dan kaçan bir milyona yakın Rum, Yunan limanlarında sefil bir vaziyette bekleyen 200-250 bin Türk, bunların sorunlarını acil olarak çözmek için, Milletler Cemiyeti’ne başvurulur. Milletler Cemiyeti’nde nüfusların yerleşmesinde, uzman ve deneyimli Norveçli Nansen rapor hazırlar, taraflar arasında görüşmeye başlar, karara varılır.

VE BÜYÜK MÜBADELE İMZALANIR 30 OCAK 1923

Durum aciliyet arz ettiğinden Lozan’da ön protokolde yapılan ilk anlaşmadır. Anlaşmanın “gereklerini” yerine getirmek için hazırlıklar yapılır.

Mübadele Anlaşması’nı; Türkiye’yi temsilen Başbakan İsmet İnönü, Yunanistan’ı temsilen Başbakan Eleftherios Venizelos imzalar.

Anlaşmanın Temel Özellikleri;

Dünyada ilk kez hukuk yoluyla bu büyüklükte bir nüfus değişimi yapılmıştır.

Bölgesel değil, zorunluluk esas alınmıştır.

18 Ekim 1912 Balkan Savaşı’nın başlangıcı tarihine kadar Yunanistan’dan kaçmış olanları da geriye dönük olarak Mübadele kapsamına almışlardır.

3 milyona yakın nüfusun hareketliliği olmuştur.

İstediği yere değil, devlet tarafından belirlenen yere ikamet zorunludur.

Mübadeleyi “Mübadele” olmaktan çıkaran en önemli birinci madde;

  • Batı Trakya’da yaşayan “Müslümanlar” dışında Yunanistan’da yaşayan tüm Müslümanlar.
  • İstanbul’da yaşayan “Ortodokslar” dışında Türkiye’de yaşayan, tüm Ortodokslar mübadele kapsamındadır.
  • İmroz (Gökçeada)-Bozcaada, Rodos kapsam dışındadır. Çatalca’daki Ortodoksları da göndermek için, Çatalca İstanbul’un ilçesiyken, alınan bir kararla, Çatalca’ya “ŞEHİR” statüsü verilmiş, mübadele kapsamına sokulmuştur. Haziran 1926’ya kadar şehir statüsünde kalmıştır.

Görüldüğü gibi “Türk-Yunan Savaşı” olmuştur ama “Türk-Yunan nüfus değişimi olmamıştır. “DİN” değişimi olmuştur. Değişimde temel kriter “DİN”dir, kimlik önemli değildir. Hatta Hristiyanlığın bir mezhebi “Ortadoks”luğu esas almışlardır. Hristiyanlığın ayrı bir kolu olan, Katolik, Protestan, Ermeni Gregoryan mezhepleri kapsam dışındadır. Öte yandan; Ben “Türk”üm diye bağıran, Türkçeden başka dil bilmeyen, tarihsel süreçte Türkçeyi Anadolu’da resmi dil olarak kabul eden Karaman Türkleri dinleri “Ortodoks” mezhebinden oldukları için mübadele kapsamına alınmışlardır. Sayıları 100 bindir. Buna nüfus değişimi mi? Din değişimi mi? demek zorundayız.

Türk ve Yunan tarafları, kendilerinin “ÖTEKİ” olarak gördüklerini, “göç” ettirme gayreti içerisindeydiler.

(Devam Edecek)