Geçmişten günümüze Troas (=Biga yarımadası) bölgesinde; yerleşme, coğrafi konum, iklim, flora ve fauna, mitoloji, eko-sistem ve tarih içinde binlerce yıllık kültürlerin oluşması ve çatışmalarıyla Kaz Dağı çok önemli bir yer tutar.
Adı Nereden Geliyor? Kaz Dağı’nın eski çağlarda ve mitolojideki adı “İda Dağı”dır. Efsaneye göre; “İda” adını “İdaios”tan alır. İdaios; Çanakkale Boğazı’na (=Dardanelles) adını veren Dardanos’un iki oğlundan ilkidir. “İda” adı, Anadolulu şair Homeros’a göre “Bin pınarlı, çok pınarlı, hayvanı ve bitkisi bol olan yer” demektir.
“Kaz” kelimesi; “Tahtacı” dediğimiz Türkmenlerce kutsal sayılan bir hayvandır. Çember veya üçgen içine çapraz iki kazayağı olarak işlenen, ilahi ve uğur getiren bu sembol; her Türkmen’in iş elbisesinden mezarına kadar her yerde kullandığı bir simgedir. İşte bu nedenle de İda Dağı’nın adı “Kaz Dağı” olmuştur.
Önemi: Kaz Dağı; yalnız hava, toprak ve su değildir. Geçmişten günümüze Biga Yarımadası’nın (=Troas) karasal, eko-sistem kompleksinin en önemli ve vazgeçilmez unsurudur.
Kaz Dağı doğal, ekonomik, tarihsel ve kültürel kaynak değerleri açısından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir. Bu değerler, Kaz Dağı kütlesinin tümüne dağılmış durumdadır.
Kaz Dağı; Çanakkale’nin kültürel, toplumsal, ekolojik ve ekonomik açıdan geleceğe bırakacağı en önemli mirasıdır.
Kaz Dağı; yerüstü ve yeraltı su rezervleriyle, sıcak ve soğuk su kaynaklarıyla, Biga Yarımadası’nın yaşam kaynağıdır.
Kaz Dağı; Dünyanın oksijen üretimi bakımından en önemli üç bölgesinden biri olup; ayrıca doğal bitki örtüsünün önemli bir bölümünü oluşturan ormanları, endemik türlerce zengin biyo- çeşitliliği, gen kaynakları ve doğa koruma alanlarının varlığı ile de dünyamızın en önemli bölgelerindendir.
Çevreyle uyumlu, doğal ve geleneksel sosyo-kültürel yaşamla içi içe geçen, yöresel bitki örtüsünü ve yaban hayatını koruyan Kaz Dağı’nda turizm alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi eko-turizm için önemlidir.
Su kaynakları: Akdeniz ve Ege denizi üzerinden gelen lodos rüzgarları, Kaz dağı’nın coğrafi konumu ve doğal bitki örtüsüne bağlı olarak bu bölgeye her zaman yağış getirir. İşte bu nedenle yöre adeta su deposudur. Son onbeş yıldır ilimiz sınırları içinde içme ve sulama amaçlı bir çok gölet, rezervuar ve baraj yapılmaktadır. Bunları planlayanlar; yöre insanını sulu tarıma, hatta organik tarıma geçirerek, yöre insanının gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmeyi hedeflemektedirler.
İklim: Genel olarak; Türkiye’nin batı ve güney bölgelerinde, subtropikal karaların batı bölümlerinde, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı büyük Akdeniz iklimi egemendir. Coğrafi olarak Akdeniz ile Karadeniz iklimleri arasında bir geçiş özelliği taşıyan yöre iklimi, geleneksel sınıflandırmaya göre yarınemli Marmara geçiş iklimine girer.
Bu yarınemli durum ve arızalı topoğrafya, dağda,endemik türlerce zengin bir orman vejetasyonunu karşımıza çıkartır. Tarih boyunca bu bölge; hem halk tababeti için gerekli olan şifalı bitkileri , hem de gemi yapımı ve diğer gereksinmeler için kereste gereksinimini sağlar.
Flora ve Fauna: Kaz Dağı, Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve İran-Turan flora bölgelerinin de kesişim alanında yer almaktadır. Doğu–batı istikameti uzantısı içinde, güney-kuzey cephelerinde farklı coğrafi özellikler, çok farklı flora ve faunayı karşımıza çıkarır. Kaz Dağı, flora ve fauna bakımından, Biga Yarımadası’nın en zengin alanıdır.
Kaz Dağı, endemik ve nadir bitki türlerini barındıran önemli doğal yaşam alanıdır. Bu alanlar, aynı zamanda gen koruma ve yönetim alanlarıdır. Kaz Dağı masifi üzerinde onyedi alanda Dünya Bankası katkılı çalışmalar halen devam etmektedir. Kaz Dağı’ndaki bitki örtüsünün zenginliği ve ormanların büyük alan kaplaması yaban hayatını da güçlendirmektedir.
Tarım ve Ormancılık: Karasal habitatların
başında ormanlar gelmektedir. Kaz Dağı’nın alçak kesimlerinde
görülen kızılçam, çınar, orta yükseklikte kestane,
meşe,karaçam, doruklar da ise, kayın ve göknar toplulukları
zaman zaman saf halde, ekseriyetle de karışık görülmektedir. Kaz
Dağı, ayrıca yapacak ve yakacak odun ve keza Orman dışı tali
ürünler bakımından da zengindir.
Beş bin yıldan beri Biga Yarımadası’nda yaşayan halkın en önemli
geçim kaynağı tarım ve orman ürünleridir. Günümüzde sadece Kaz
Dağı’nın su kaynaklarının korunamaması bile Yarımada’daki
tarımın ve yöre halkının felaketi olacaktır.
Hayvancılık: Kaz Dağı’nın kuzey kesiminde Yenice ve Bayramiç ilçelerinde süt ve süt ürünleri önemli bir yer tutar.
Su Ürünleri: Tatlı su balıkçılığı üretimi arasında alabalık ön plandadır. Bayramiç, Yenice, Çan ve Biga ilçelerinde yetiştiricilik yapılmaktadır.
Milli Park: Kaz Dağı kütlesinin esas olarak Balıkesir il sınırları içinde kalan güney yüzü, Zeytinli Çayı’ndan Altınoluk Beldesi’nin batısına kadar olan bölümü ile bu bölümün doruklara kadar olan yükseklikleri, 17.04.1993 tarih ve 21555 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 93/4243 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Milli Park kabul edilerek, koruma altına alınmıştır.
Orman İşletme Müdürlükleri: Milli Park sınırları dışında kalan bütün alanlar; Ayvacık, Bayramiç, Yenice, Kalkım ve Edremit Orman İşletme Müdürlükleri’nin kontrolü altındadır.
Dağın bir yüzünün Milli park, diğer yüzünün Orman işletme Müdürlükleri’nde olması bir çelişkidir. Biyo-çeşitlilik yönünden kuzey yüzünün, güney yüzünden daha zengin olması, kuzey yüzünün önemini daha da artırmaktadır. Bu amaçla yapılan ve yapılacak olan bilimsel çalışmalar artıkça Kaz Dağı’nın önemi daha iyi anlaşılacak; KTVKK tarafından koruma altına alma çalışmaları başlatılacaktır.
Kaz Dağı İle İlgili Mitoloji ve Efsaneler: Kaz Dağı’na yönelik mitolojiler oldukça fazladır. Tanrılar ve Tanrıçalar arasındaki ilişkiler ile insanlarla Tanrı ve Tanrıçalar arasındaki ilişkilerin geçtiği mekân; hep Kaz Dağı’dır. Mitolojilerin ana kaynağı Homeros’ tur. Kaz Dağı’nın kuzeyinde yaşanan “Zeus-Ganymedes”; “Afrodit - Anchises”; “Paris – Oinone” ve “Paris-Üç güzeller-Helena” en ünlülerindendir.
Türkler’in Anadolu’ya ayak basıp, buralara yerleşmeleriyle efsaneler daha da çeşitlenir. İda Dağı’nın adı da Kaz Dağı’na dönüşür. Yörede örneğin; Kaz Dağı'nın güneyinde yaşanan bir efsanenin kahramanı olan Sarıkız’ın ve Sutüven Şelalesi'nde boğulan, aşık olduğu kıza kavuşmak için sırtında kocaman bir çuval tuzu dağa çıkaran Hasan'ın öyküsünün çok değişik versiyonlarını dinleyebilirsiniz.
Doğal, Tarihi ve Kültürel Değerler: İnsanlığın doğal ve kültürel
evrensel değeri, efsanelerin kutsal dağı İda Dağı’dır. Coğrafi
bölge olarak Biga Yarımadası’nı oluşturan İda Dağı, uygarlığın
temellerinin kurulduğu TROİA’nın ev sahibidir. Athena’nın
tapınağı, Aristo’nun okulu, Hümanizmin merkezi de İda Dağı’nın en
batı ucunda bulunan Assos’dadır. Dağın etrafı Troia başta olmak
üzere; Adramyteion, Antandros, Gargaria,Lemponia, Assos,
Aleksandria Troas, Kebrene, Skepsis.. gibi antik yerleşimlerle
çevrilidir.
Bunlardan Küçükkuyu-Adatepe (Gargaron Tepesi), tanrılarına
kurbanlar sunmak üzere yapılmış bulunan Zeus Sunağı’na ev
sahipliği yapar. Ayvacık -Gülpınar’da Apollon smintheion kutsal
tapınağı, Tuzla Köyü’nde bulunan M.Ö. II yy.’dan sonra yapıldığı
düşünülen Roma köprüsü; 1366 yılında yapılmış olan Hüdavendigar
Külliyesi, Çanakkale ve yöresindeki ilk ve orta devir
eserlerinden, kitabesi olan önemli bir eserdir. Hüdavendigar
Camii halen kullanılmaktadır.
Bayramiç’teki Hadimoğlu Etnografya Müzesi, yapılacak restorasyonla yöre yaşamını gözler önüne serecektir. Ayrıca 1357-1365 yıllarında yapıldığı düşünülen Hacı Bali Camii ve 1792 tarihinde yaptırılan Camii- Cedid (Karşıyaka Camii) ile Taş köprü görülmeğe değer eserlerdir. Evciler-Ayazma yakınlarındaki Serhat Köyündeki özel müze ve çınarlar; Yenice İlçesindeki Etnografya müzesi, Pazarköy’deki Mültezim konağı, Yenice-Hamdibey’de Kuvvâ-yi Milliye Kahramanı Köprülülü Hamdi Bey’in heykeli görülmeğe değer yerlerdir. UNESCO’ dan özel ödül almış, Türkmen kültürünün iş aletlerinden giysilerine, çadırlarından ev gereçlerine kadar yüzlerce ürünün sergilendiği Tahtakuşlar Etnografya Müzesi emekli öğretmen Alibey Kudar tarafından kurulmuştur. Kaz Dağı’nda halen geleneksel dokularını hiç bozmadan yaşantılarını devam ettiren Türkmen köylüleri, her sene Ağustos ayının son onbeş günü Sarıkız tepe’de geleneksel Sarıkız şenliklerinin yöresel kıyafet ve adetlerine uygun olarak yayla yaşantısında çadırlar kurarak, Sarıkız Şenlikleri olarak kutlamaktadırlar.
Tarihte bilinen; altın elma verilerek seçilen ilk güzel Afrodit’in, temsili yarışmasının yapıldığı Ayazma’da, her yıl Ağustos ayında bu gelenek devam ettirilip Kaz Dağı Güzeli seçilmektedir.
Kaz Dağı; Bayramiç’te Ayazma, Çandır, Muhteşem Süleyman, Dalak suyu, Güre’de Pınarbaşı gibi ören yerleri ile Altınoluk’ta Şahindere Kanyonu, Zeytinli de Hasanboğuldu, Sutüven Göletleri ve su kaynakları gibi doğal güzellikleri, Yeşilyurt, Adatepe, Kayalar gibi taş evleri ile dikkat çeken köyleri, Tepe noktalardaki orman gözetleme kulelerinin yer aldığı manzara noktaları, şifalı suları, kaplıcaları, gibi daha bir çok zenginliklere sahiptir.
Kaz Dağı’nda yaşanan ve yaşanabilecek sorunlar: 1-Çan Termik Santrali; 2-Maden arama ve işletme etkinlikleri; 3- İkinci konut, 4-Orman yangınları; 5-Orman tahsisleri; 6- Açma ve yerleşme; 7- Meteorolojik ölçümlerin yapılmayışına bağlı olarak veri tabanı oluşturulamaması
Sorunların bir başka boyutu; madenlerin çıkarıldığı bölgede oluşacak erozyondur. Bu durum da gölet ve barajların kullanım sürelerinden önce dolması gündeme taşınacaktır. Diğer bir boyut ise; bu bölgedeki madenler için kullanılacak kimyasallarla ya da kül barajlarına bırakılan ve aktif hale gelmiş partiküller ve ağır metallerle; yer altı ve yüzey sularının kirlenmesiyle yaşanacak olanlardır. Geleceği planlamakla yükümlü olan merkezi ve yerel yönetimler, akademisyenler ve doğaya duyarlı olan herkese bu konuda düşen görevler olduğunu unutmayalım.
Eko-Turizm: Çanakkale’nin sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel zenginlikleri göz önünde aldığımızda, Türkiye’nin bir çok cennet köşesi gibi bu kentin de eko-turizm için eşsiz bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Kaz Dağı, bu potansiyelin en önemli öğesidir.
Tüm bunların yanında eko-turizmde kullanılan ana kaynak, doğal ve korunacak alanlar içerisinde olduğundan, bu alanlardaki planlamanın iyi yapılmaması halinde ortaya çıkan bozulma, kitle turizminin getirdiği olumsuz etkilerden daha büyük olabilmektedir. Kırsal alanlarda eko-turizm ile ilgili planlama yaparken doğal yapıyı bozmamak, gelecek nesillerinde bu alanlardan yararlanmasını bilmeyi amaç edinmek ve sürdürülebilirlik ilkesinden uzaklaşmamak gerekmektedir.
Oksijen yönünden dünyanın en zengin bölgeleri arasında bulunan Bayramiç ve Yenice yöresinde yapılacak spor kompleksleriyle, gerek ulusal, gerekse uluslararası takımların yaz aylarında kamp yapmaları sağlanabilir.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin hızlı bir şekilde gelişmesi, Kaz Dağı’na yönelik yapılan ve yapılacak bilimsel toplantılar ve araştırmalara öncelik vermesi; uluslararası üniversitelerle yoğun işbirliği içinde olması, bunları teknik gezilerle zenginleştirmesi kentimizde kongre turizminin gelişmesinde önemli rol oynayacaktır.
Sonuç ve Öneriler: Kaz Dağı; güneyi, kuzeyi, doğusu, batısı ile bir bütün olarak düşünülmelidir. Çanakkale ve Balıkesir İlleri merkezi yönetimleri ve Kaz dağı çevresindeki yerel yönetimler arasında işbirliği yapılmalıdır. Bu işbirliği; bilimsel anlamda da Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ile Balıkesir Üniversitesi ve Kaz Dağı’na yönelik çalışma yapan bilim insanlarını da arasına alarak gerçekleştirilmelidir. Yapılacak ortak toplantılarla; sürdürülebilirlik kapsamında, “Doğal çevre, tarihi ve kültürel çevreyle bir bütündür.” anlayışıyla gerçekleştirilmelidir. Bölgede açılacak yaz okulları ve kampları ile yapılacak çevre eğitimi, bilimsel araştırma, korunan ve korunması gereken alanların tespiti, planlama ve yönetimde birliktelik, Eko-turizmin geliştirilmesi için ortak projelerin yapılması ve yaşama geçirilmesi ön koşul olmalıdır.
Kaz Dağı çevresindeki kırsal alanlardaki otantik orman köyleri tespit edilip; burada yaşayan halkın turizm destekli aktiviteler konusunda eğitilmesi, desteklenmesi ve köylerde ev pansiyonculuğunun geliştirilmesi, sürdürülebilir bir yöntem olarak ele alınmalıdır. Ayrıca bu köylerde; organik tarım ağırlıklı çiftlik turizmi aktiviteleri de desteklenmelidir.
Çanakkale’nin vizyonu, tarım ve tarıma dayalı sanayi olarak çizilmiştir. Yalnız bugünü değil, küresel ısınmayla beraber önümüzdeki elli yılları düşünmek ve gelecek kuşakların yaşamlarını planlamak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Bugün için yeterli görülen kaynaklar; sürdürülebilirlik ilkesi göz önünde bulundurulmadan tüketilmesiyle, gelecek kuşakların bu topraklarda sağlıklı yaşama haklarını da ellerinden alacağımızı unutmamalıyız.