yusuf@canakkaleolay.com
19 Haziran günü Çanakkale Olay Gazetesi’nde yayımladığımız Kent Lokantası’na ilişkin haberimiz belli ki birilerini epey rahatsız etmiş. Rahatsızlık öyle bir noktaya ulaşmış ki, Çanakkale Belediyesi’nin sosyal medya hesabından özel olarak hazırlanmış bir video eşliğinde, doğrudan bizim haberimizin ekran görüntüsü kullanılarak “karalama amaçlı” denilerek hedef alınmışız. Üstelik bu videonun altına önceden ayarlanmış gibi duran övgü dolu yorumlar da peşi sıra gelmiş.
Öncelikle şunu açıkça ifade edelim: Biz karalama yapmadık. Bir vatandaşın yaşadığı gerçek bir olay üzerinden kamu hizmetinin niteliğini sorguladık. Kaldı ki, o gün yaşananları tüm açıklığıyla burada yeniden aktarmak, gazetecilik görevimizin bir parçasıdır.
Kent Lokantası'nın üst katında, yani sendikaların bulunduğu katta, Çanakkale S.S. 18 Nolu Şehir İçi Minibüsçüleri Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi'nin Olağan Genel Kurulu vardı. Tarih 19 Haziran 2025 Perşembe. Saatler 14:00-15:00 civarı.
Bir anda aşağıdan bağrışmalar yükseldi. İlk anda herkes bunun kooperatif üyeleri arasında yaşanan bir tartışma olduğunu düşündü. Ancak ses lokantadan geliyordu. Biz de doğal refleksimizle aşağıya indik. Şahit olduğumuz tablo basit değildi: Bir vatandaş, “Bu yemekler ortada. Bu insanlar bu yemeği hak etmiyor. Bu adamları burada tutmayın,” gibi son derece ağır sözler sarf etti. Ve bu anlara 100’e yakın kooperatif üyesi de bizzat tanıklık etti.
Bu yaşanan olay, Belediye Başkanı Sayın Muharrem Erkek’e nasıl iletildi, ya da ne kadar doğru aktarıldı bilmiyoruz. Ama gelen tepkilere ve videolu yanıtına baktığımızda, gerçeğin bir kısmı görmezden gelinmiş gibi duruyor.
Bize "yanlısınız" diye parmak sallayanlar önce aynaya baksın. Biz bu şehirde gazeteciliği kurucumuz Turhan Narler’den öğrendik. Dik durmayı, önce gerçeği gözetmeyi, doğrulanmamış bilgiyle iş yapmamayı… “Yanaşma habercilik” yapmadığımız için bazıları rahatsız oluyor olabilir. Ama biz, kamu yararına olan ne varsa onun yanında, yanlışın karşısında olmaya devam edeceğiz.
Belediye güzel bir iş yapıyorsa onu da yazıyoruz. Örneğin Kent Lokantası fikrini, sosyal belediyecilik anlayışını elbette destekliyoruz. Ancak orada yaşanan aksaklıkları ya da vatandaşın rahatsızlığını da yazmak bizim asli görevimizdir. Bu noktada rahatsız olanlara önerimiz basit: Sorunu çözmek, soruyu susturmaktan daha değerlidir.
Sayın Başkan’a bir detay daha aktarayım: Eğitim camiasından birkaç kişi, Kent Lokantası’na yemek yemeye gidiyor. İçerisi çok dolu. Dışarısı serin. Bahçeye oturuyorlar. Önce kibarca bir görevli geliyor: “Dışarda yemek yasak ama bu seferlik sorun yok.” Vatandaşlar memnun.
Ancak kısa süre sonra içeriden bağıran başka bir görevli: “SİZE DİYORUM! ORADA YEMEK YASAK. BU YOĞUNLUKTA SİZLE Mİ UĞRAŞACAĞIM!” Bu terbiyesizliğe herkes şahit. Utanarak, sessizce yemeklerini bitirip gidiyorlar. Ardından yapılan açıklama da şu: “Sizinle uğraşamam.” Böyle bir yaklaşım kamu hizmetine uygun mu?
Kimse 70 TL’ye beş yıldızlı otel yemeği beklemiyor. Zaten bizim haberimizde “yemek kalitesiz, sakın gitmeyin” gibi yönlendirici bir dil de asla kullanılmadı. Biz sadece bir vatandaşın yaşadığı deneyimi kamuoyuyla paylaştık. Lokantanın fiziki şartları, personel yaklaşımı ve yönetim anlayışı bu eleştirinin parçasıydı. Aslında bu haber, belediyeye ücretsiz bir uyarıydı. “Şurayı daha iyi yönetebilirsiniz” dedik.
Kamu görevi yapan herkes eleştirilebilir. Tıpkı gazeteciler gibi. Ama eleştiriye saldırıyla cevap vermek, hele de medya organını itibarsızlaştırmaya çalışmak ne kamuoyunu kandırır ne de gerçekleri örter. Bizim işimiz doğruyu yazmak. Kimin hoşuna giderse gitsin ya da gitmesin…
Birilerine “video çocukları” diye lakap takanların ardından video çektirip servis etmesi biraz ironik değil mi?
İster yandaş deyin, ister yanlı deyin… Bizim çizgimiz belli: Halktan yana, doğrudan yana, gazetecilikten yana…